Aday genler tam olarak tanımlanmamış olsa da, genetik faktörler endometriozisin etyopatogenezinde rol oynar.
Anahtar Noktalar
Önemi
Ne yapıldı?
Anahtar Sonuçlar:
ÖZET
Endometriozis, özellikle üreme çağındaki kadınlarda karşılaşılan östrojen bağımlı bir jinekolojik hastalıktır. Endometriozis malign bir hastalık olmamasına rağmen, ektopik endometrial dokunun kendi etrafında oluşturduğu inflamasyon nedeniyle semptomları hafif ila şiddetli arasında değişir.
Kesin etiyopatogenetik mekanizma anlaşılmasa da birkaç mekanizma, genetik yatkınlığın varlığını desteklemektedir. Angioni liderliğindeki İtalya ve Yunanistan’dan bir grup bilim adamı, yakın zamanda “Gynecologic Endocrinology” adlı dergide “Endometriozis genetiği: kapsamlı bir derleme” başlıklı bir inceleme yayınladı. Yazarlar, 1980’den 2018’e kadar yayınlanan tüm inceleme, gözlem, kohort ve vaka kontrol çalışmalarını değerlendirerek endometriozis ve genetik arasındaki ilişkiyi gözden geçirmeyi amaçlamıştır.
Çalışmalar arasında bazı tutarsız ve çelişkili sonuçlar olsa da son teknolojik gelişmelere bağlı olarak, endometriozis ile genetik ilişki daha iyi anlaşılmış olabilir. Bazı aday genlerin endometriozisin etyopatogenezinde rol oynadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte, endometrioziste spesifik bir genetik risk belirlemek henüz mümkün değildir. Endometriozisin genetik yatkınlığını destekleyen ilk çalışma, 1980 yılında histolojik olarak doğrulanmış endometriozisli 123 kadını değerlendiren ve birinci derece akrabaların %6,9’unun kontrol grubuna göre daha fazla etkilendiğini tespit eden Simpson tarafından yayınlanmıştır.
İkiz çalışmalar, ikizlerde endometriozisin aynı şiddette gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Genetik analizler, endometriozis etiyopatogenezinin, steroidogenezin, cinsiyet hormonu reseptör aktivitesinin, enflamasyonun, immün tepkinin, doku yeniden modellenmesinin, yeni damar oluşumunun metabolizma düzenlemesinin ve DNA onarımının moleküler değişiklikleriyle ilgili olduğunu gösterdi. Progesterona karşı değişmiş doku hassasiyetine sebep olan östrojen ve progesteron reseptör-ligand sinyallerindeki bozulmanın sebebi, östrojenik aktiviteyi artırmak için oluşan hormonal denge değişikliğidir.
Dönüştürücü büyüme faktörü beta 1’i (TGFβ1) ve tümör nekroz faktörü alfa’yı da (TNFa) içeren sitokin polimorfizmleri gibi inflamatuar cevap değişiklikleri endometriozis patogenezinde yer almaktadır. Ektopik endometriyotik hücrelerin, daha fazla sınıf I majör histo-uyumluluk kompleksi (MHC) moleküllerini (HLA sistemi) eksprese etmesi endometrioziste sağ kalımı arttıran doğal katil hücre aracılı ölümlerini engellemektedir. Araştırmacılar “Genetikteki hızlı teknolojik gelişmeler, patogenezin moleküler mekanizmalarını kavramak adına endometriozisin gelişimini ve süreğenliğini anlamak ve bu oldukça zayıflatıcı hastalıkta yeni bir terapötik hedef için arama anahtarını belirlemek anlamında kapıları açabilir’’ diye ekledi.
Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Ali İhsan NERGİZ