Önemi
-Uzmanlar, HMGB1, Osteopontin (OPN) ve Hyaluronik Asit (HA)’in endometriozis öngörüsünde kullanılabilecek biyobelirteçler olabileceği konusunda yeni bir fikir ortaya attı.
-Endometriozis için girişimsel olmayan bir tanı prosedürü mevcut değildir, çünkü etkilenen yerdeki boyut, derinlik gibi özellikler heterojen olabilir.
-Şimdiye kadar yapılan çalışmalar, ardarda hasarlanan ve iyileşen endometriotik dokularda fibroz denilen bir mekanizmanın meydana geldiğini göstermektedir.
-Endometriozise özel biyobelirteç, endometriozisdeki fibrozu içeren dinamik değişimi yansıtabilmelidir.
-Çin’deki Fudan Üniversitesi’nden Dr. Guo ve grubu, fare ve insandaki endometriozisli dokuları kullanarak biyobelirteçleri test etmeye karar verdi.
Anahtar Noktalar
-Fare kanındaki HMGB1 ve OPN seviyesi, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, endometriozisli farelerde önemli ölçüde daha yüksektir.
-Bu belirteçler hem endometriotik lezyonda hem de fibrozlu dokuda test edildi.
-HMGB1, OPN ve HA belirteçleri incelendiğinde, sadece OPN fibroz derecesi ile ilişkilendirildi. Bununla birlikte, her üç belirteç de endometriozis lezyon ağırlığı ile ilişkiliydi, ancak kandaki OPN seviyeleri en yüksek korelasyona sahipti.
-Endometriozisli kadınlarda kandaki HMGB1, OPN ve HA düzeyi, sağlıklı kontrol seviyesinden anlamlı derecede yüksekti.
-Belirteçler ayrıca lezyonlarda fibrozun derecesi ile pozitif olarak ilişkilidir.
Sonuç
-Kandaki HMGB1, OPN ve HA düzeyleri, hem fare hem de insan endometriozis dokularından endometriozis için kabul edilebilir biyobelirteçlerdir. Bununla birlikte, bu çalışma yalnızca sınırlı sayıda numuneye sahiptir, bu nedenle bulgunun farklı endometriozis alt tipleri olan geniş bir örneklem grubunda doğrulanması gerekir.
Özet
Endometriozis, östrojenden etkilenen, rahim içi dokusunun vücudun başka yerlerinde görülmesiyle karakterize, kadınların %10’unu etkileyen bir jinekolojik durumdur. Hayat kalitesini ciddi şekilde etkileyen bu durum için, şimdiye kadar girişimsel olmayan bir tanı yöntemi yoktu. Çünkü lezyonların boyut ve derinliği, dokular arasında farklılık gösterdiğinden, herhangi bir kan testi durumun ciddiyetini gösteremiyordu.
Bu çalışmada, Fudan Üniversitesi’nden Dr.Guo ve grubu, önce farelerde, sonra insanlarda endometriozis tanısı için kullanılabilecek biyobelirteçleri araştırdılar. Önce, kandaki HMGB1, OPN ve HA seviyelerini endometriozisli insan ve farelerde ölçtüler. HMGB1 ve OPN düzeyi, endometriozisli farelerde kontrol grubuna kıyasla anlamlı derecede yüksekti. Belirteçler hem endometriotik lezyonda hem de fibrozlu dokuda immünohistokimya yapılarak test edildi. Kandaki bu belirteçlerin seviyesinin fibrozun derecesi ile uyumlu olup olmadığını araştırdılar. Sadece OPN’nin ilişkili olduğu tespit edildi. Fakat, her üç belirteç de, endometriozis lezyon ağırlığı ile ilişkiliydi, ancak plazma OPN seviyeleri lezyon ağırlığında da en yüksek korelasyona sahipti.
30 hasta ve 20 sağlıklı gönüllü çalışmaya katıldı. Belirteçlerin kandaki seviyesi, endometriozisli hastalarda, sağlıklı gönüllülere göre anlamlı olarak daha yüksekti. İlginç şekilde, bu seviye, endometriozis nedeniyle ameliyat olan hastalarda 3 ay sonra yapılan test tekrarında, daha düşük bulundu. Belirteçler aynı zamanda lezyonlardaki fibroz derecesiyle de uyumluydu.
Hem fare hem de insan endometriozis dokularından elde edilen sonuçlara göre, kandaki HMGB1, OPN ve HA seviyeleri endometriozis için kabul edilebilir biyobelirteçlerdir. Çalışmanın sınırlamaları da vardır, örneğin bu çalışmada endometriozisin farklı alt tiplerini araştırılmamıştır. Ayrıca, bu çalışma sınırlı hasta sayısı içerdiğinden, geniş bir örneklem grubunda bulgunun onaylanması gerekir.
Kaynak Site: endonews.com
Çeviren: Dr. Işıl AYHAN